15 Haziran 2012 Cuma

Blog 8 / Ebru...

   Ebru / güzel / kadın / 32 yaşında / eşinden ayrı / hostes / istifa / yeni iş / yönetici asistanı / mutlu / iş gezisi / dönüşte / dört kişi / otomobil  / Antalya Kundu / 120kmh / trafik(iş) kazası / araç pert / tek yaralı / Ebru / koma / ambulans / hastane / ameliyat / omurilikte hasar / yoğun bakım / tedavi / olumsuz / felç / boyundan aşağısı / tazminatı alıp / aile terk / acı / yalnızlık / kimsesizlik / ssk / bakımevi / çile / bağlanan maaş / tedavi / dolandırılma / kiralık ev / yabancı bakıcı / yeni bir hayat / yeni bir başlangıç / güzel / kadın / 40 yaşında...

   Sekiz yılda kaybettikleri : Aile. İş. Arkadaş. Para. Aşk. Sağlık!

   Yeni tanıdım onu. Öyle iyi ki. Hiç bunları yaşamamış gibi. Dupduru. Penceresinin önündeki koltukta oturur vaziyette karşıladı bizi. Fizik tedaviden sonra el ve kollarını oynatabilir duruma gelmiş. Tokalaştık. Sevgiyle baktı yüzüme. O da yazıyormuş. Kucağında duran laptopta saklıyor yazdıklarını. Uzun uzun sohbet ettik. Henüz birkaç saat önce tanıştığım biriyle, yirmi yıllık arkadaşlarımla konuşamadığım şeyleri konuştuk. Yazdıklarımı, yazdıklarını, blogumu, çıkarmayı düşündüğümüz kitapları, yayınevlerini, ufoları, gezegeni, insanları, hedefleri, yaşama sevincini, Mekke'yi...
 
   Bu altı yılda ben n'apmışım? Nasıl yaşamışım da onu tanımaya fırsatım olmamış? Bu kadar önemli ne sorunum varmış ki onu görememişim? Nereleri gezmiş, nerelerde eğlenmiş, ne yemiş, neyin peşinde koşmuş, ne için çaba sarfetmişim? Aptal mıymışım? Ben n'apmışım? At gözlükleri takıp yalnızca kendi hedeflerine odaklı, bencil bir hayat yaşamışım. O altı senedir, ben doğuştan felçliymişim...

   Bir ara yerimden kalkıp uçtuğumu hayal ettim. Penceresinden birkaç metre uzakta, Alaattin gibi havada bağdaş kurup, pencereden dışarıyı izleyen o kadına baktım uzun uzun. Onun beni görememesinden aldığım cesaretle gözlerine yaklaştım. Parlıyorlardı. Mutluydular. Anlamaya çalıştım; bunca şeyden sonra hala mutlu olunabilir miydi? Yoksa mutluluğun bedeli hep bu kadar ağır mıydı? Sonra garip bir şey farkettim. Aslında çoğumuzdan daha şanslıydı. Bu süreçte herkesin gerçek yüzünü görmüş, safralarından kurtulmuştu. Etrafında yalnızca ''iyi''ler kalmıştı. Eğer bunları yaşamasaydı, hiç de samimi olmayan insanların arasında alelade bir hayat yaşayacaktı. Kuru bir kalabalığın içinde, ömür boyu yalnızlık çekecekti.Belki de derdi, dermanı oldu. Şimdi bir sürü dostu var Ebru'nun. Gerçekten sevdiği ve onu gerçekten seven dostları...

    Maaşı ve verdiği yabancı dil derslerinden kazandığı para ile, ev kirası, bakıcı parası ve hastalığı ile ilgili aparatların masraflarını karşılıyor. Çok şükür, aslında kendi ayakları üzerinde durabiliyor. Şimdi tek dileği var; omurilik felçli hastalar için özel tasarlanan robotik mobilizasyon cihazı. Bu cihazın fiyatı 27 bin Türk Lirası.

   Bu cihazla tuvalete girebilecek, çalan kapıyı açabilecek, bulaşık yıkayabilecek, yemek yapabilecek... Sahip olmak istediği bu cihaz için resmi makamlarla yaptığı yazışmaları ve defalarca kez aldığı ret cevaplarını konuşmuyorum bile. Çünkü bu, başka bir yazıya konu olabilecek kadar önemli bir konu.

   Ebru, blogumun sıkı takipçisi. Bu yazıyı okuyacaktır ve ben bu yazıyı onun gıyabında yazıyorum. Bana nasıl bir tepki vereceğini merak etmiyor değilim. Çok gururlu biri olduğunu da bildiğimden, hafif de bir korku içerisindeyim. Ancak şunu söyleyebilirim; lütfen bana kızma Ebru. Bizim nimetten saymadığımız şeyler, senin en büyük hayalin olmuş durumda. Buna kayıtsız kalamam. O cihazı ne kadar istediğini biliyorum. Kendi başıma karşılayabileceğim bir meblağ değil ama belki bu yazıyla birçok dostun daha olacak. Güzel şeyler düşünüyorum. Sana söz veriyorum; bu siyah beyaz sayfadaki tek renkli fotoğrafın, senin o cihaza kavuştuğun günkü fotoğrafın olması için elimden geleni yapacağım.

Daha / ölmedik / elhamdülillah...

*** 30 Haziran 2012 itibariyle, Ebru'nun teyidiyle, ilk paragrafta güncelleme yapılmıştır.




<Beğen>
<Takip Et>
ufuksarimehmetoglu@gmail.com

2 yorum:

  1. Güzellikler paylastikca çoğalırmış..Kadın olmak tek basına "güç" demekmiş..Bizler herseyden şikayet eden varlıklar haline gelirken hergun...Hergun biraz daha kaybederken kendimizi..Onun başardıkları bize gercek olmayı,insan olmayı ve içimizdeki gücü fatkettirmeli..Ebru başlı basına hayran olunası bı karakter..Ve ben şahsım adına arkadasımızın Azmi,Dirayeti,Sabri,inancı Ve başardıkları karşısında saygıyla eğiliyorum....

    YanıtlaSil
  2. Peygamber Efendimizin söylediği gibi; kişi karşısındakini kendi gibi görürmüş. AYna misali. Ufuk kardeşim güzel sözlerin için teşekkür ederim. Sevdiğinden öyle görmüşsün, utandırdın beni. Lakin daha da önemlisi derdimi dert edindiğin için teşekkür ederim. Günümüzde herkes engelliler için üzülür, yardım etmek ister ama bunu dert edinmez ya da uğraşmak istemez diyelim. Görmemezlikten gelir. Sonuçta hiçbir şey olmasa bile duyarlılığın için, gerçek bir insan olduğun için teşekkür ederim, yüreğine sağlık ve Aleykümselam. EBRU

    YanıtlaSil